Hukukun -neredeyse tümüyle- ortadan kaldırıldığı bir ortamda hukuk üstüne yazmak oldukça zor...Zor... Ama zorunlu [bizce].
Çünkü, çivisi çıkmış olan adalet mekanizmasını yeniden rayına oturtma görevi her yurttaşın, ama öncelikle de hukukçuların sorumluluğu içindedir...Demokratik hukuk devletinin temeli, kuvvetler ayrılığı sistemine dayanıyor.
Öncelikle; yürütme erki [yani hükümet] yargıya karışmayacak, onu egemenliği altına alıp, ezip, devşirmeyecek!.. Yargı mensuplarının atanmaları, özlük hakları gibi mekanizmalar, ölçülü ve hukuka uygun bir biçimde kullanılacak.
Ardından; yasama organı [yani Türkiye Büyük Milli Meclisi] genel hukuk ilkelerine uygun yasalar çıkartacak; adaleti olanaklı kılan statülerin altına imza atacak...Hukuk fakülteleri nitelikli hukukçular yetiştirecek; toplumun değerler sistemi, doğru/dürüst/adil/yan tutmayan kişi profillerinin oluşmasına uygun düzlemde işleyecek.
Çok mu şey istiyoruz?
Evet, hayal ediyoruz. Ama hayallerimizi gerçeğe dönüştürmek için de mücadele ediyoruz.Demek ki; ideallerimizi, adaletin yeşermesi ve yerleşmesi yönündeki hayal-tasarımlarımız üretiyor.Ve yaşamın pratiğine yansıtıyor.Çünkü biliyoruz ki, "iyi olmak kolaydır; zor olan adil olmaktır."Avukat, alacağı ücretin miktarı yönünde değil, hakkın ve adaletin tarafında çaba göstermelidir.Hakim öncelikle tarafsız, adil ve dürüst olmalıdır.
Bakın Seneca ne diyor:-Bir duruşmada tek tarafı dinleyerek verilen karar doğru olsa bile, hiçbir zaman adil olamaz...İşte hukuk böyle bir şey... Adalet ise, ancak, "böyle bir şeyin içinden" geçerek yaratılabilir.Yani... En azından, biz böyle düşünüyoruz.Av. Faruk Haksal